بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
ARAPÇANIN ÖNEMİNDE SAHABELERİN TUTUMU
Bildiğimiz
gibi, fertlerin ve toplumların maddi ve manevi her alanda yükselip
ilerlemelerini temin eden unsurların başında ilim ve Arapçayı öğrenmek gelmektedir. En keskin silah ilim
en keskin dil Arapçadır. Bu sebeple dinimiz ilme ve Arapçaya, okumaya ve
öğrenmeye büyük değer vermiş; ilim tahsilini her Müslümana farz kılmıştır.
Kulları içinde Allah'tan gerektiği şekilde ilim
sahipleri korkar!" gibi ayetlerle ilim sahiplerini diğer insanlardan
ayırıp yükseltmiştir. Günümüzde Arapça olmadan edinilen ilim yetersizdir. "Velâ
tekün minelcâhilîn!" (Sakın
câhillerden olma!), "Ve
a'rid anilcâhilîn!" (Câhillerden
yüz çevir!) manasındaki pek çok ayette cehaleti ve bilgisizliği
kötülemiştir. Kur'ân-ı Kerîm'e göre her
türlü kötülüğün, batıl inanç ve sapık düşüncelerin, hatta şirkin ve küfrün
gerçek sebebi cehalettir. Arapça denizinde yüzüp cahil kalmak imkansızdır.

-Hz. Ömer bir gün ok atışı yapan bir grup
çocuğa rastlamıştı. Çocuklardan birisi konuşma esnasında "Ya
Emîra'l-Mü'minin! Innenâ Kavmun Müteallimîn" diyerek cümlenin son
kelimesinde gramer hatası yapmıştı. Hâlbuki kelimenin telaffuzu
"müteallimûn" şeklinde olmalıydı. Bu hata üzerine Hz. Ömer hemen
öfkelenmiş ve şöyle demişti: "Vallahi sizin ok atışında yaptığınız bir
yanlışlık benim yanımda dilinizde yaptığınız bir hatadan daha sevimli ve daha
hafiftir." Müslüman çocukların bu tür dil bilgisi eksikliğinden
kaynaklanan hataları çoğalınca, Hz. Ali (r.a.) bu problemin üzerinde durdu. O,
bu hataların büyümesinden endişe ettiği için derhal alimlerden dil kaidelerini sistemleştirmelerini ve bunları çocuklara öğretmelerini istedi.
Ebu'l-Esved
ed-Düelî'ye birgün kızı "Gökyüzü ne kadar güzel" manasında "Mâ
Ahsene es-Semâ" diyeceği yerde, yanlışlıkla "Gökyüzünün en güzel
varlığı nedir?" anlamına gelen "Mâ Ahsenu's-Semâ?" demişti. Bu
soruya babası:
“Yıldızlarıdır, cevabını verince kızı şöyle dedi:
"Ben bunu kastetmemiştim. Ben, gökyüzündeki varlıkları değil, ona duyduğum hayranlığı kastetmiştim." dedi. Genç nesilde bu tür dil hatalarını gören Ebu'l-Esved, halife Hz. Ali'ye giderek durumu bildirmişti. Bunun üzerine Hz. Ali, Ebu'l-Esved’e yazı malzemeleri vererek ondan Arapça gramer bilgilerini sistematik hale getirmesini istedi.
“Yıldızlarıdır, cevabını verince kızı şöyle dedi:
"Ben bunu kastetmemiştim. Ben, gökyüzündeki varlıkları değil, ona duyduğum hayranlığı kastetmiştim." dedi. Genç nesilde bu tür dil hatalarını gören Ebu'l-Esved, halife Hz. Ali'ye giderek durumu bildirmişti. Bunun üzerine Hz. Ali, Ebu'l-Esved’e yazı malzemeleri vererek ondan Arapça gramer bilgilerini sistematik hale getirmesini istedi.
Görüyorsunuz konuşma dilinde bile
küçücük hatalar bu kadar büyük anlam değişikliği yapıyorken acaba Arapça
eğitimi almamış çocuklarımız nasıl okuyor Kur-an’ı … Ne tür anlam
değişiklikleri yapıyorlar, belki de ayetlerin anlamlarını değiştiriyorlar bunu
hiç düşündünüz mü? Aslında ne büyük bir vebal altındayız acaba farkında mıyız? Çocuklarımızı
cahil bırakmamak bizim elimizde, onları Arapçaya, dine teşvik etmek, hayırlı
nesiller yetiştirmek bizim ellerimizde cahil olmayalım, cahil bırakmayalım…
Selef-i salihte ilim yolcusu çocuklarına nasihat ederken, diğer bütün ilimlerin anahtarı olması sebebiyle Arap dili ve edebiyatına ihtimam göstermelerini tembih ederdi. Abdulmelik b. Abdilaziz b. Ebî Seleme el-Mâcişûn anlatıyor: el-Münzir b. Abdillah el-Hızâmî'ye gitmiştim. O sırada ben küçük denecek yaşta idim. Ben konuşunca, dil kaidelerine uygun bir şekilde sarf ettiğim düzgün ifadelerim onun dikkatini çekti ve bana:
“Sen kimsin? dedi. Ben de ona:
“Abdulmelik b. Abdilaziz b. Ebî Seleme'yim dedim. Bunun üzerine o bana:
“Sen hemen ilim tahsil et! Çünkü sende bunu yapabilecek altyapı var; dil problemin olmadığı için derhal tefsir, hadis ve fıkıh gibi temel İslami ilimlere başlayabilirsin, dedi.
Selef-i salihte ilim yolcusu çocuklarına nasihat ederken, diğer bütün ilimlerin anahtarı olması sebebiyle Arap dili ve edebiyatına ihtimam göstermelerini tembih ederdi. Abdulmelik b. Abdilaziz b. Ebî Seleme el-Mâcişûn anlatıyor: el-Münzir b. Abdillah el-Hızâmî'ye gitmiştim. O sırada ben küçük denecek yaşta idim. Ben konuşunca, dil kaidelerine uygun bir şekilde sarf ettiğim düzgün ifadelerim onun dikkatini çekti ve bana:
“Sen kimsin? dedi. Ben de ona:
“Abdulmelik b. Abdilaziz b. Ebî Seleme'yim dedim. Bunun üzerine o bana:
“Sen hemen ilim tahsil et! Çünkü sende bunu yapabilecek altyapı var; dil problemin olmadığı için derhal tefsir, hadis ve fıkıh gibi temel İslami ilimlere başlayabilirsin, dedi.
İlim tahsil etmek maksadıyla yollara düşen kimseye Allah Teâlâ cennete
giden yolu gösterir. Melekler ilim yolcusunun halinden razı oldukları için
kanatlarını onun ayakları altına sererler. Hele de bunu yapan küçücük çocuklarımız, ilim öğrenmeye çalışan minicik yüreklerse başımızın üstünde
yerleri var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder